27 Oca 2020


Bu içerik konuk yazarımız Kübra Yılmaz tarafından yazılmıştır.

Hepimizin bildiği gibi arama motoru sonuçlarını direk veya dolaylı olarak etkileyen yüzlerce faktör var. Bağlantı sayısı ve kalitesi, URL yapısı, içerik yapısı, içeriğin güncelliği, hangi anahtar kelimelere yer verildiği, başlık etiketleri gibi faktörler en bilindikler arasında. Son zamanda ise, sosyal medya artan bir öneme sahip. Facebook, Twitter, Google+ gibi sosyal ağlardan gelen yorumlar, paylaşımlar, beğenme oranları arama motoru sıralama sonuçlarına etkisi gittikçe artıyor. Fakat, backlink gibi direk bir etkisi olmadığı için bu durum birtakım farklı yargıları beraberinde getirdi.

Bu yazımda öncelikle genel olarak en çok kullanılan sosyal medya hesaplarının arama motorları üzerindeki etkisinden bahsedeceğim. Ardından hem olumlu hem de olumsuz görüşleri sizlerle tanıştıracağım. Devamında kendi görüşlerimi belirtip, sosyal medyanın SEO üzerindeki etkisinin geleceğe dair yorumlarından bahsederek yazımı sonlandırmış olacağım.

Twitter ve SEO

Twitter bildiğiniz üzere en aktif ve çok sayıda kullanıcıya sahip bir mikroblog servisidir. Paylaşımınızı, isteğe göre sadece kişisel Twitter ağı çevrenizle veya tüm kullanıcılara görünür kılabiliyorsunuz. Burada önemli olan favori sayısı veya RT sayısı gibi önemli sinyallerin arama motoru tarafından görünebilmesi. Google’n yönergeleri doğrultusunda diyebiliriz ki; sürekli paylaşılan linklere Google değer verir. Ayrıca, Google, linklere tweetleyen kişiye göre değişen bir ağırlık da verir. Şöyle ki; 1000’den fazla takipçisi olan bir kişinin paylaştığı link ile 100’den az takipçisi olan kişinin paylaştığı linke aynı değeri vermez. Google gözünde, ilki daha değerlidir.

Google+ ve SEO

Google+, Google tarafından oluşturulmuş sosyal ağdır. Burada Google tarafından oluşturulmuş olması büyük bir öneme sahip. Bir siteyi optimize eder gibi Google+ profilini geliştirmek gerek. Örneğin; Hakkında kısmını düzenlerken olabildiğince detaylı olarak işinizi anlatmanız gerekir. Yani önemli anahtar kelimeleri içermeli ve websitesine yönlenen bir link de olmalı. Ayrıca çevrelerinizde bulunan kişi sayısı da önemli. Çevrenizdeki kişi sayısı arttıkça, siz daha güvenilir olmuş oluyorsunuz. Tabi kişi sayısını arttırmak çabuk olacak bir durum değil, diğer sosyal hesaplarda olduğu gibi bu noktada da zaman gerekli.

Linkedin ve SEO

Linkedin de, Google+ gibi güvenilirliliğinizin artmasını tetikleyen bir sosyal medya aracı. Bağlantı sayınız ve güncel paylaşımlarda bulunmanız önem arz eder. Yine işinizi önemli anahtar kelimeleri barındırarak anlatabilirsiniz. Tıpkı bir sitenin optimizasyonunda içeriğin önemli olması gibi, Linkedin için de kendinizi anlattığınız ve paylaşımlarda bulunduğunuz içerikler önemli bir yer tutar.

Facebook ve SEO

Evet, asıl varmak istediğim sosyal medya aracına geldik; Facebook. Bildiğiniz gibi Facebook oldukça popüler bir sosyal ağ. Kullanıcıların hareketleri (paylaşma, beğenme) arama motorları için birer sinyal. Facebook, artık pazarlamada büyük bir paya sahip. İster Facebook üzerinden verilen reklamlar olsun, ister bilinirlilik artırmak için yapılan paylaşımlar olsun; Facebook vasıtası ile büyük bir kullanıcı kitlesine kolayca ulaşılabiliyor. Bir yandan marka farkındalığı ve kullanıcı kitlesini artıran bir platform iken diğer yandan da hem farklı firmaların müşterilerini buluşturan hem de sizinle kendi müşterilerinizi buluşturan bir platformdur. Bu durumun ise yararını size Likeable Social Media kitabında gördüğüm örnekle açıklamak istiyorum.

Las Vegas’ta bir otelin resepsiyonunda giriş yapabilmek için uzun süre bekleyen bir kişi bunu sosyal medyada paylaşır. Ve bu noktadan sonra ilginç bir şey olur. Şikayetçi olduğu otelden bir cevap beklerken, rakip otelden cevap gelir. Şu anda hepinizin aklında gelen cevabın içeriğinde onları tercih etmelerini belirten bir mesaj olduğu canlanmış olabilir. Ama cevap hiç de öyle değildir. Gelen cevap “Bu kötü tecrübe için çok üzgünüz. Umarız ki Las Vegas’ta kalan zamanınızda her şey güzel olur.” Mutlaka buradaki amaç kendi bilinirliliği artırmak, fakat direk olarak böyle bir mesaj içermemesi kullanıcının ilgisini çekmiş olacak ki bir dahaki seferde kalmak için bu oteli seçmiş. Ayrıca Facebook sayfalarını beğenerek, Facebook çevresinde bulunan 3500 kişinin de bu oteli incelemesini sağlamış. Örneğin devamında ise Facebook’taki arkadaşlarından birinin Las Vegas’ta otel aradığından ve kendisine bu oteli sorduğundan bahsediyor. Kısaca varmak istediğim nokta; insanlar her anlarını sosyal medyada paylaştıkları için insanların sizi aramalarını beklemek yerine sosyal medya üzerinden bir kişiye bile ulaşırsanız bu kişi beraberinde başkalarını da getirir.

Olumlu Yaklaşımlar

Tabi burada şöyle bir soru beliriyor: “Facebook marka bilinirliliğini artırmaya yardımcı olduğu gibi, arama sonuçları sıralamasında da iyileşmeye olanak sağlar mı?”

Bunu da Searchmetrics’in yaptığı bir çalışma ile cevaplamak istiyorum. Çalışma sıralama faktörleri üzerine 2012 yılında ABD kullanıcılarını baz alarak yapılmış. Çalışma sonucunda aşağıdaki grafik elde edilmiş.

Grafiğin açıklamasına geçmeden önce Google+’ın çalışma dışında tutulduğunu belirtmek isterim.

Grafikten de görüldüğü üzere sosyal sinyaller oldukça büyük ve pozitif bir korelasyona sahip. İlk sırayı Facebook paylaşımı tutmakta ve ardından da backlink sayısı gelmekte. Backlink sayısı ile sıralama sonucu arasındaki ilişki sizi şaşırtmamış olmalı. Fakat, Facebook’un bu kadar yüksek oranda bir ilişkiye sahip olması optimizasyon trendinin değiştiğini göstermekte.

Facebook’un SEO üzerindeki olumlu etkisini gösteren bir diğer kanıtımız ise Matt Cutts’ın 2010’da yayınladığı bu video. Video’da sosyal sinyaller organik SEO üzerinde oldukça etkili olduğunu belirtiyor. Facebook ya da Twitter’da paylaşılan bir şeyin organik arama ve haber aramalarında sinyal olarak kullanıldığını ve bu linke verilecek değerin, paylaşım yapan kişinin otoritesine bağlı olarak değiştiğini vurguluyor. Güvenilir kişiler tarafından, yani belli bir otoriteye sahip kişiler tarafından yapılan paylaşımlar sıralama değerleri açısından artı değer kazandırıyor. Ve bunu yeni link inşası stratejisi olarak görebiliriz.

Olumsuz Yaklaşımlar

Tabi bunun yanında bir de olumsuz örneğimiz var. Olumsuz örneğimiz ise Eric Enge’in yazısında bahsettiği Google’ı Facebook paylaşımlarını indeksleyip indekslemediğine dair bir çalışma. Bu çalışma için Facebook’ta oldukça aktif ve otorite 85 kişinin paylaşımları üzerinden gidilmiş ve dört farklı açıdan ele alınmış. Bunlar;

  • Her birinin son 10 paylaşımı
  • 3 ay önce ve daha geç paylaşılmış 10 paylaşım
  • 6 ay önce ve daha geç paylaşılmış 10 paylaşım
  • 12 ay önce ve daha geç paylaşılmış 10 paylaşım

Önce sırayla her alternatif için elde edilen sonuçları paylaşacağım ve ardından bu sonuçlar üzerinden kendi sonuçlarımıza varacağız.

İndeks oranlarına bakarsak en yüksek indeks oranı 3 ay öncesine ait paylaşımlara ait. 6 ve12 ay öncesine ait paylaşımlarda indeks oranı azalmakta. Fakat en az indeks oranı son 10 paylaşıma ait olduğu için Zaman-İndeks ilişkisi ne yazık ki kuramıyoruz. Yani güncel olan paylaşımların indekslenme olasılığı daha düşüktür ya da yüksektir gibi bir yargıda bulunamıyoruz.

Aynı durum toplam link sayısı için de geçerli. 3 aydan 12 aya doğru link sayısı artış gösterirken, son 10 paylaşıma ait link oranı bu düzeni bozuyor.

İndeks oranı ise genel olarak 70%’in altında. Link içeren paylaşımların indekslenme oranı ise ortalama olarak 85%. Yani şu anda sosyal sinyallerdeki indeks oranı 100%’e erişememiş. Google tüm paylaşımları indekslemiyor.

Ayrıca bildiğiniz gibi blog yazılarından gelen linkler, blogların kalitesine göre değişmekte. Fakat, Facebook paylaşımlarının kimin tarafından yapıldığını bilemediği için paylaşım yapan kişi farketmeksizin katma değerler aynı oranda oluyor.

Eric Enge’e göre; Google, Facebook’u indeks veya sıralama faktörü olarak kullanmıyor. Benim düşüncem ise bu yönde değil. Çünkü 85% gibi indekslenme oranı arama sonuçlarında etkisini gösterebilecek bir oran. Direk bir etkiye sahip olmasa da dolaylı bir etki ile sıralama sonuçlarına etki eder. Ki, Searchmetrics’in ABD için yaptığı çalışma da Faccebook paylaşımlarının sıralamadaki etkisini gösteriyor.

Sosyal Sinyallerin Geleceği

Sosyal sinyaller yeni bir link trendi olarak gün geçtikçe önemini artırıyor. Durum böyleyken, ben sosyal sinyallerin değerlerinin tamamen ortadan kalkacağına inanmıyorum. Ve belki de link değerlerinin de üzerine çıkacak. Google pek çok güncelleme ile sürekli kendini hatırlatıyor. Bir güncelleme ile sosyal sinyallerin çok önemli olmayacağının garantisini kim verebilir ki?

Böyle düşünmemin nedenleri arasında aşağıdaki iki seçenek var:

  • İnsanlar gittikçe sosyal medyada daha çok vakit harcıyor. Ve bu vaktin artması, kullanıcıların internet üzerinde marka etkileşimlerini artıracak. Şu anda bile insanlar arama motorunda vakit harcamaktan ziyade, sosyal ağlarında daha çok zaman geçiriyorlar. Bu durum bile, markaların sosyal ağlar üzerinden kullanıcılara ulaşması gerektiğini gösteriyor.

  • Kullanıcılar, ağları üzerindeki arkadaşlarının yorumlarına, paylaşımlarına arama sonuçlarından daha çok güveniyorlar. Ayrıca, sosyal sinyalleri güçlü olan markaların dönüşüm oranı, marka farkındalığı ve dolayısıyla satış oranı daha yüksek olur.

Sonuç

Analizlerimizin sonuna geldik. Her ne kadar sonuna gelmiş olsak da, elimizde hala kesin bir yargı mevcut değil. Fakat, genel olarak sosyal sinyallerin etkisinin şekillendiğini düşünüyorum. Şu anda link değeri açısından çok az katma değere sahip olsalar da sıralama değeri açısından katma değerleri yüksek. Gün geçtikçe sosyal ağlar, hayatımızın her anına yayılıyor, her anımızı, düşüncemizi paylaşıyoruz ve paylaşılanları da büyük bir merakla takip ediyoruz.

Ve son olarak şunu belirtmek istiyorum: Sosyal sinyaller sadece SEO ile alakalı bir konsept değil, aynı zamanda online pazarlamanın amacı olan “Site trafiğini ve dolayısıyla geliri artırmak” da sosyal sinyallerin alanı arasında.

Umarım, yararlı notlar edinebileceğiniz bir inceleme olmuştur. Analizlerim, sizin katkılarınızla gelişeceği ve değerleneceği için yorumlarınızı, eklemek istediklerinizi heyecanla bekliyorum.

Referanslar

Zeo's Guest