Guest Author
  , İçerik Pazarlaması

27 Oca 2020


Her şey eskir, hele internette. Diyelim, çok güzel bir “nasıl yapılır” blog yazısı hazırladınız: adımlar, görseller, referanslar ve linkler… Önemli bir probleme parmak bastınız, güncel bir konuya değindiniz, birçok kişinin derdine çözüm getirdiniz. Sonuçta güzel trafik çektiniz, yazınız okundu, kullanıldı, isminiz veya markanız tanınırlık kazandı. Sonra? Pek çok blog yazısının başına geldiği gibi, o yazınıza bir daha dönüp bakmadınız. “Yazıya geri dönüp de ne yapacağım?” diyorsanız, okumaya devam edin. İnternetin hızlı değişen dünyasında, birkaç ay önce yazılmış bir yazı bile, “Seksenler” dizisini seyrediyor hissi verebiliyor insana. Yeni terimler eskilerinin yerini alıyor, linkler değişiyor, görseller gözden düşüyor, gündem başka alanlara kayıyor. Bu da eski blog yazılarınızı gündem dışına itip değerini düşürebilir. Ama küçük bir gayretle bu durumu değiştirmeniz mümkün.

Eski Yazılarınız Değerlidir

Öncelikle, “eski” blog postlarının buna değer olduğunun bilincinde olmanız lazım. Örneğin, hubspot.com sitesindeki bu raporda, lead’lerinin %92’sinin eski yazılarından geldiğini tespit ediyorlar. Üstelik ayda 200 yazı çıkaran ve 6000 yazılık bir arşive sahip olan sitede, lead’lerin yarıya yakını (%46’sı) sadece 30 top yazıdan geliyor. Yani, geçmiş geçmişte kaldı demeyin, eski yazılarınızın kıymetini bilin. Yazılarınız sizin hazineniz, varlığınızdır. Aslında size önerimiz, en başta iyi bir içerik ve trafik analizi yapmanız. En başarılı yazılarınız hangileri? İnsanlar neler arıyor, hangi terimler ve kelimelerle arama yapılıyor? Hangi aramalar insanları sizin sayfalarınıza getiriyor? Peki, belli bir aramayla gelen o insanları tatmin edebiliyor musunuz, içeriğiniz o aramaları karşılıyor mu (veya, hâlâ karşılıyor mu)? Ve bu soruların cevapları, rakamlar, zamanla nasıl değişiyor? Bu veriler size hangi içeriğe yoğunlaşmanız gerektiğini daha iyi gösterecektir. Belki bazı sayfaların bir klasik olarak hiç eskimediğini göreceksiniz, ama çoğu sayfanızın zamanla trafik kaybına şahit olacaksınızdır. İçeriğinizin belki %90’ını oluşturan “eski” yazılarınızın bu şekilde kan kaybetmemesi, bu zengin varlığınızın korunması için önce bu tespitleri yapmanız, veriminizi artıracaktır. Özet olarak, hangi post’larınız en değerli ise, veya hangileri değer kazanma potansiyeline sahipse, onları belirleyip onlarla işe başlayın.

Gözden Irak Olan…

Google’ı Google yapan, başarılı algoritmaları elbette. Kullanıcının en çok işine yarayacak, en iyi sayfayı bulmaya odaklanan Google, bu işi bu kadar iyi yapmasa, bugün bu noktada olmazdı. Bunun bir içerik yöneticisi/SEO uzmanı/blog yazarı olarak size bakan yönü ise şu: içeriğiniz geçerliliğini yitirdiği an Google sizi unutacaktır. Zamanında sizi arama sonuçlarında üstlere taşıyan, trafik çeken, sıralaması yüksek sayfalarınız, bir de bakmışsınız arama sonuçlarında gözükmemeye başlamış.

Güncellik ile Google sıralaması/trafik arasında karmaşık bir ilişki olabiliyor. Google’ın sürekli geliştirip güncellediği algoritmaları sayesinde, belli bir konuda güncel ve tatmin edici olmaktan çıkan yazılar, arama sonuçlarında gerilere düşmeye başlıyor. Google, bu blog yazısında, taze içeriğin sıralamada bir faktör olduğunu açıkça belirtiyor. Gözden düşme durumu, özellikle de genel konu başlığı aramalarında kendini hissettiriyor. Uzun kuyruklu anahtar kelime (long-tail) aramalarda, veya doğrudan doğruya yazınızdaki eski içerik ve eski terminoloji ile ilgili aramalarda yazınız yine üstlerde çıkabilir. Ama daha genel konu başlığı altında, yazınız listede gerilere gitmeye başlayacaktır. Çünkü daha geniş konu başlığı altında artık sizin içeriğiniz gerilerde kalmış, gündem ve kullanılan ana terimler değişmeye başlamıştır.

Örneğin Google’ın algoritmalarını anlattığınız yazınızda sadece PageRank ve link sayılarından bahsettinizse, zamanla RankBrain’den Panda ve Penguen’e, içerik uygunluğu skorundan sosyal sinyale kadar birçok terimin gündemi sürüklediği bu alanda sayfanız gerilere düşecektir. Belki özellikle detaylı bir arama ile inbound link sayısı ve PageRank algoritmasını arayanlar sayfanıza ulaşabilir hâlâ. Ama genel SEO gündeminde sayfanız görünürlüğünü zamanla kaybedecektir.

İçerik nasıl taze tutulur?

Peki ne yapmalı? Birkaç saatlik bir güncelleme çalışması, sıralamanızı bir iki gün içinde değiştirebilir, sizi eski parlak konumunuza döndürebilir. Sayfalarınızın aşağıda belirtilen bölümlerini sırasıyla gözden geçirin ve gerekiyorsa güncelleyin:

  • Başlık: İlgi çeken ve günceli yansıtan bir başlık mı?.
  • Meta Description: Geçerliliği kalmamış anahtar kelimeler var ise yerine konuyu açıklayan geçerli kelimeler girilmelidir.

Not: Sayfanızın uygun bir yerine (başlığın altına, sayfa sonuna, vb.) “En son güncellenme tarihi” ve “Ne güncellendi?” bilgisini ekleyin. Hem kullanıcıları, içeriğin ne kadar geçerli olduğu konusunda aydınlatmış olursunuz, hem de titiz ve iyi yönetilen bir site olduğunuzu yansıtmış olursunuz.

  • İçerik: İçerik geçerliliğini koruyor mu? Değişmesi gereken yerler var mı?
  • Linkler: Bağlantılar geçerli mi? Kırık link var mı?
  • Görseller: Görseller hala açıklayıcı ve çekici mi?
  • İşlem adımları: İşlem adımlarında değişiklikler var mı?

Bütün bunları yaptıktan sonra güncellemelerinizin en kısa sürede arama sonuçlarına yansıması için Google Search Console içerisinde sunulan Fetch As Google aracıyla, sayfanızı indekslemeye sunabilirsiniz. Aksi takdirde ne zaman size uğrayacağı belli olmayan botların sitenizi ziyaret etmesini beklemeniz gerekecektir. Bu işlemlerden sonra birkaç gün içinde arama sonuçlarında değişim görebilirsiniz.

Başka neler yapabilirsiniz?

Forrester’ın 2014’te yayınladığı, içerik pazarlaması üzerine raporuna göre:

  • İçerik pazarlaması yaygınlaşıyor ve daha çok şirket ve kişi içerik üretiyor. Buna karşılık, arz artarken talep sabit. İnsanların okuma kapasitesi fazla değişmiyor.
  • Sonuçta, şirketlerin sunduğu içeriğin tahmini %50’si kullanılmadan kalıyor.

Bu şartlar altında sadece sürekli daha fazla içerik üretmeye odaklanarak yol alamazsınız. Daha akıllıca olan, elinizdeki mevcut içeriği optimize ederek rekabet gücünü ve değerini yükseltmek olmalıdır. Hele bir de, değerini ispatlamış ve başarılı olmuş, trafik çeken sayfalarınız varsa, bunları güncellemek akıllıca bir yatırım olacaktır. Zaten çok başarılı olan sayfaları yüksekte tutmanın dışında yapabileceğiniz iyi bir yatırım da, çok başarılı olma potansiyeli olan ama bunu tam yakalayamamış yazılarınızı ve post’larınızı optimize edip geliştirmek. Birçok içerik yayınlayıcısı, blog post’larını, başka bir amaca destek olması, kullanıcıları belli bir yere yönlendirmesi amacıyla kullanmaktadır. Yani kullanıcının yazıyı okuması sonucunda bir linke tıklaması vb. bir “dönüşüm” (conversion) kriteri de olduğunu var sayarsak, potansiyeli olan post’ların optimizasyonunu iki kategoride düşünebiliriz:

  • Trafiği yüksek fakat conversion rate’i düşük sayfaların conversion rate’ini nasıl yükseltebiliriz?
  • Conversion rate’i yüksek fakat az trafik alan sayfaları nasıl sıralamada yükseltip trafiğini artırabiliriz?

Bu bakış açısıyla elinizdeki içeriği optimize etmek, değerli içerik hazinenizden en yüksek faydayı elde etmenizi sağlayacaktır. Sonuç olarak, eğer içeriğiniz ve çektiği trafik sizin için önemliyse, blog postlarının güncellenmesi ve geçmiş içeriğin optimizasyonu, stratejinizin bir parçası olmalı. Keyifli bloglamalar.

Kaynaklar:

  • http://www.gsqi.com/marketing-blog/updating-older-killer-content/
  • http://blog.hubspot.com/marketing/historical-blog-seo-conversion-optimization
  • http://blog.hubspot.com/marketing/hubspot-blog-compounding-posts
  • https://searchenginewatch.com/2016/09/01/four-pillars-of-seo-management-optimizing-content-for-success/
Guest Author