Merhabalar sevgili SEOZEO takipçileri. Bu yazımda, SEO dünyasında bir çok tartışmaya mahal veren ve sonunda akılda soru işaretleri yaratan bazı konular üzerinde durmak istiyorum. Gerek ajans tarafında kurumsal müşterilerimize sağladığımız hizmetler, gerekse yaptığım araştırmaların ardından ulaştığım bu verileri sizlere yorumlamak, paylaşmak ve sizlerin de katılımı ile bu konudaki bitmeyen(!) tartışmalara ve kafa karışıklıklarına nokta koymak istiyorum.

SEO Öldü mü?

Tabii ki tüm bu konular hakkında derinlemesine konuşmadan evvel, gerek SEO sektöründe aktif olarak yer alan profesyoneller, gerekse dijital pazarlama sektöründe bulunanların bir kısmının aklından çıkmayan soru da şu olsa gerek: “SEO öldü mü?”. Bu konu hakkında Webit 2013’ün sponsorlarından İngiltere merkezli dijital pazarlama ve SEO ajansı StickyEyes’ın CCO’su Glen Conybeare bir sunum yapmıştı.

Konuşmasının ardından yaptığımız sohbet esnasında konuyu daha derinlemesine tartışma fırsatı bulduk. En sonunda vardığımız sonuç ise şu idi; Hayır, SEO ölmedi, fakat gerçekten de çok daha karmaşık ve stratejik bir konuma geldi. Glen’in deyimiyle çetin bir iş haline geldi. Bunu ilk okuduğunuzda olumsuz bir gelişme gibi görebilirsiniz, fakat işin aslı bu oldukça olumlu bir gelişme. Neden derseniz, SEO’nun zorlaşmasının sebebini Google’ın çok daha fazla ve farklı kritere dayanarak web sitelerini değerlendirmesine bağlayabilirim.

Geçmiş zamanlarda gerek tecrübe ettiğiniz, gerek seyrettiğiniz üzere arama motoru optimizasyonu, manipülatif çalışmalara oldukça açık olan ve bundan ötürü tam anlamıyla legal ve mantık çerçevesinde ifade edilemeyen çalışmalar bütünüydü. Fakat günümüzde SEO, artık Google’ı değil, son kullanıcıyı bilgilendirmek ve tatmin etmek amacıyla yapılan çalışmaların bütünü olarak ifade edebiliriz.

O zaman özetleyecek olursak rahatlıkla şunu ifade edebilirim ki; Google’ın gözünü boyamak için yapılan SEO öldü, fakat kullanıcı memnuniyetini ve deneyimini ön planda tutan ve buna bağlı olarak Google’ın da doğru bilgilendirilmesi adına yapılan SEO gözler önüne geldi.

Peki artık günümüzde SEO’yu nasıl tanımlayabiliriz? Glen’in de sunumunda basitçe bahsettiği gibi ana başlıklarda sizlere göstermek istiyorum;

  • Teknik çalışmalar: Site içi SEO iyileştirme çalışmalarının bütününü buna dahil edebiliriz.
  • İçerik: İçeriğin sayısını, kalitesini ve ne amaçla yazıldığını bu kriter dahilinde değerlendirebiliriz.
  • Marka bilinirliğinin arttırılması: Sadece link edinmek değil, link kazanmak için yapılacak çalışmalar bütününe bunu örnek verebiliriz. Buna dahil olarak basın bültenleri, gerçekten(!) paylaşılacak kalitede ve öznellikte yazılmış, sosyal ve yaratıcı içerikleri dahil etmek mümkün.

Özetleyecek olursak,  SEO artık eskisi gibi sadece Google için yazılan içerikler, Google için satın alınan backlinklerden ibaret değil.

Yeni SEO, kullanıcıyı memnun etmek ve onların faydalanabileceği sıradışı ve sosyal içerikler paylaşmak, bu içeriklerin sergilendiği websitesini teknik açıdan mükemmel bir yapıya getirmek, backlink satın almaktan ziyade(!), gerçekten paylaşılabilir basın bültenleri, içerikler, görseller ve infografiler yaratarak backlink edinmektir diyebiliriz. Sonuç olarak; SEO ölmedi, sadece şekil değiştirdi, evrimleşti, zorlaştı fakat daha ideal bir hale geldi.

Adwords, Organik Sıralamaya Etki Ediyor mu?

Bu yıllardır devam eden ve hem SEO, hem de arama motoru pazarlaması sektöründeki bir çok profesyonel tarafından bir çok soru işareti bulunduran, eş zamanlı olarak da bir çok kişinin yorum yaptığı bir konu. Ben de sektörün bilinen ve saygı değer profesyonellerinin bu konudaki görüşlerini araştırdım ve kendi fikirlerimle harmanladım. Vardığım sonuç ise şu: Hayır! Adwords, kesinlikle organik sonuçlar ile ayrı parametreler üzerinden Google tarafından değerlendiriliyor. Google Search Quality Team 'in başındaki isim Matt Cutts bunu gayet açık bir dille, yaklaşık 3 sene önce cevaplamış;

Türkçe'sini de özetleyecek olursak; "-Bugünün sorusu Bay Area, California'dan geliyor. Ve soru da şöyle; Eğer Adwords reklamı satın alırsam ve bir yayıncı olursam, bu benim Google'daki organik sıralamalarımı arttırabilir mi? -Cevabım: Hayır. Eğer Adwords satın almaya karar verirseniz, bu hiç bir şekilde sizin organik sıralamanıza etki eden bir faktör olamaz. Yani bir diğer deyişle, Google Adwords ile Google organik arama sonuçları arasında bir bağlantı yok. Bu ihtimale kesinlikle bel bağlamamalısınız.

Fakat bunun yerine ilgi çekici, kaliteli ve insanların size link vermesini tetikleyecek içerikler üretmeye gayret edin, çünkü bu gerçekten en doğrusu. Tekrar söylüyorum, Adwords satın alıp bir yayıncı olduğunuzda, eş zamanlı SEO başarısı beklemeyin. Buna kesinlikle bel bağlamayın." Tahmin ediyorum ki, bu bir çok internet girişimcisinin ve web sitesi yöneticisinin merakla beklediği bir sorunun cevabı idi. Ve Google'ın ilgili departmanının başındaki kişi tarafından cevaplanması da tahmin ediyorum ki, artık bu konuda çok da soru işareti bırakmayacak gibi gözüküyor.

PageRank Kavramı Hala Geçerli mi?

Özellikle 2000'li yılların ortalarından itibaren Türkiye'de de önemli bir parametre olan ve hatta black-hat olarak tabir ettiğimiz yöntemlerle web sayfalarından backlink alım-satımı yapılırken ciddi bir ölçüt olan PageRank, günümüzde ise, eskisi kadar geçerli bir metrik değil.

PageRank kavramının teknik olarak devam ettiğini gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz, bunu gözlemliyoruz. Fakat Google'ın bunu artık websitelerini değerlendirme kriterleri arasında çok ufak bir pay sahibi olduğunu düşünüyorum. Ajanstaki rolüm dahilinde ve bireysel yaptığım gözlemlerde şunu farkediyorum ki Google SERP'de PageRank değerleri, sıralamalarda pek belirleyici olmuyor. Gerek kendi müşterilerimiz, gerekse kişisel gözlemlerimde farkettiğim; sıralamayı belirleyen en önemli faktörler;

  • İlgi çekici ve paylaşılabilir içerik
  • Organik yollarla edinilmiş kaliteli ve itibarlı backlinkler
  • İdeal site-içi yapı (Title, Heading, Meta Description ve URL yapıları)
  • Güncel yayıncılık

Google'ın PageRank algoritması tanımı dahilinde aslında yukarıda belirtilen maddeler mevcut. Fakat tüm bu yapıları ideal olan ve SEO için değil; kullanıcı için üretilen web sayfaları, PageRank değerleri düşük olsa dahi, yüksek sıralarda listelenmeye devam ediyorlar. Unutulmamalı ki; PageRank'in tamamen geçersiz olduğuna dair yapılan resmi bir açıklama mevcut değil, fakat yukarıda paylaştığım 4 madde doğrultusunda hazırlanan web siteleri, PageRank değerinin çok da fazla üstüne düşmemeliler diye düşünüyorum.

Bir Sayfada Maksimum Kaç Adet Link Çıkışı Olmalı?

Özellikle e-ticaret siteleri için büyük bir soru işareti olan bu konuyu da derinlemesine incelemek ve başta e-ticaret siteleri olmak üzere, bir çok web profesyoneline yardımcı olmak istedim. Bilindiği üzere, Google'ın teknik rehberinde bu sınır 100 olarak belirlenmiş olsa da, bunun çok da güncel olmadığını ve belli başlı sınırların bulunmadığını söylemekte fayda var. Bu konuda Google search quality team lideri Matt Cutts'ın, şirketlerin yazılım departmanlarının içini rahatlatan bir videosu var. Sizlerle onu paylaşmak istiyorum:

Türkçesi ise özetle şu şekilde; "-Bugünün sorusu Londra'dan geliyor: Bir web sayfasında toplamda kaç adet link bulunmalı? Bunun herhangi bir sınırı var mı? - Evet, öncelikle biraz bu konunun arkaplandaki durumundan bahsetmek istiyorum. Google'ın tarama sistemi, bir sayfanın ortalama boyutunu 100KB olarak öngörüp, buna bağlı olarak da 1KB başına ortalama 1 link çıkışı olabilir şeklinde bir bakış açısıyla tarama yapıyordu.

Bu nedenle de "bir sayfadan ortalama en fazla 100 adet link çıkışı olabilir." tarzında bir yol haritamız vardı. Biz de bunu teknik rehberlerimizde paylaştık ve bu şekilde öneride bulunduk. Fakat tabii ki, bir çok insan sayfasında 101 ya da 102 link bulunsa dahi onları spam olarak değerlendirip, işlemde bulunacak olmamızdan çekindiler. Fakat aslında bu sadece taslak şeklinde ve kesin sınırları olmayan bir açıklamaydı. Bunun yanında, web değişmeye ve evrilmeye devam ediyor. Buna bağlı olarak da artık web sayfalarının çok daha büyük olmaları oldukça doğal kabul edilebilir. Daha zengin medyalar, daha fazla kaynaklar ve buna bağlı olarak çok daha fazla link çıkışları olması normal. Bu nedenle de, biz bu rehberi yayından kaldırdık. Gelişen web ile birlikte 100 link sınırının çok az olduğuna karar verdik. Belli bir rakam vermek yerine, bunu makul bir seviyede tutmak gerektiğini vurguladık.

Tahmin ediyorum ki bu oldukça yeterli bir rehber oldu. Şu an web sayfalarının boyutlarına yönelik hala bir sınırlamamız olsa da eskisi gibi 100KB değil, artık çok daha fazla ve buna bağlı olarak da işlediğimiz ve analiz ettiğimiz link sayıları da oldukça fazlalaştı.

Toparlayacak olursak; eğer sayfanızda 100 adet link çıkışı bulunuyorsa, sayfanın bu konudaki performansını değerlendirmek için 100 üzerinden bir değerlendirme yapıyoruz. 1000 adet ise, bu 1000 linkin de gerçekten yararlı ya da spammy olduğunu değerlendirip, 1000 üzerinden bir değerleme yapıyoruz. Fakat, web sayfasında gerçekten tonlarca link çıkışı varsa, ve bunlar kullanıcının yararından ziyade, spammy bir yapıda bulunuyorsa, ancak o zaman aksiyon almaya karar verebiliyoruz ve web sitesini spam olarak değerlendiriyoruz. Konuya dönecek olursak, eski rehberimizdeki 100 sınırını ve günümüzdeki web'in gelişimini birlikte göz önünde bulundurursak, artık 200, 300, 400 ya da daha fazla linki bir sayfa dahilinde görmemiz oldukça doğal, tabii ki bu linkler sayfa dahilinde kullanıcılara katma değer sağladığı sürece.

Özetleyecek olursak; 100 link sınırını artık çok da önemsemenize gerek kalmadı. Kendinizi sınırlandırmanıza gerek yok. Fakat tabii ki bu sayfaları oluştururken kullanıcı deneyimini ön planda tutmakta fayda var. Eğer bu konuda ihtiyaçları karşılayıp, yararlı bir izlenim veriyorsanız, hiç bir endişeye sahip olmanıza gerek yok."

Umuyorum ki, bu açıklamanın ardından bir çok kişi rahat bir nefes alıp, link sayısı vb. ölçütleri geri planda bırakarak, kullanıcı memnuniyetini ve içerik kalitesini ön planda tutan çalışmalarda bulunur. Çünkü yeni nesil web'in temelleri artık makinaları değil, reel kullanıcıları memnun eden çalışmalar üzerine kurulu.

Özetleyecek olursam;

SEO da, web ile birlikte evrimleşen ve kademe atlayan kavramlardan biri haline geldi. Temelini de, çılgınca alınan backlinkler yerine, kaliteli bir site-içi SEO kurgusu, paylaşılabilir ve kullanıcıya yararlı olan içerikler, backlink edinme(!) ve akıllıca kurgulanmış sayfalar aldı. Aslında bu bakış açısıyla, oldukça basit bir şekilde düşünecek olursak yukarıdaki bir çok sorunun cevabını kendi kendimize vermiş oluyoruz.

Matt Cutts'ın da bir çok farklı soruya verdiği ortak cevap şu ki: "gerçekten kaliteli içerik ve site-içi yapı kurgusu ile paylaşılabilir bir hale gelip, site haricinde de otorite sahibi olabiliyorsanız, siz başarılı bir web sitesisiniz." Bir projenin oluşma ve gelişme aşamasında bunu ön planda tutup, kısa vadeli trafik ve gelir kaygısına düşmediğiniz takdirde, uzun vadeli ve kalıcı bir başarı da sizin yanınızda olacaktır.